23 Eylül 2010 Perşembe

umut kuşu

Gönül penceresinden bakarken, mantık yolunun üzerinde gördüm umut kuşunu, kalasları tutuşturmaya uğraşıyordu buzların üzerinde. Alev almayacağını bildiği halde bir bekeleyişin çırpınışlarını barındırıyordu.
Gönül penceresi almak istedi yarasını sarmak sitedi, ya da sonsuza kadar büyütmeliydi onu yürek zindanlarına inat. Özgürce yaşatmalıydı duygularını... Yoksa onu terk etmelimiydi? Yok. Hayır! Ümit terkedilir miydi hiç? Papatyanın sadeliği gülün özündeki saflığıyla, yüreklere sığmayan bir sevdayla büyütmeli, engin maviliklere, süzüleceği günü yine onunla ümitle beklemeliydi...

Sınav Duaları

Bir kısım âlim, “Esmâ’ül-Hüsnâ’da geçen isimlerin sayısını “Ebced-i kebir” usulüyle hesaplamış ve hangi ismin ne gibi hâcetler için kaçar kere okunacağını bildirmişlerdir.


El MUKADDİM
(İstediğini ileri geçiren, öne alan Allahü Teâlâ Hazretleri)
1 bardak suya 184 kere “Yâ Mukaddim Celle Celalühü” ism-i şerifini okuduktan sonra içen, imtihanda başarılı olur.

El ALİM
(Geniş ilim Sahibi)

Bu ismi 100 kez okuyanın zihni açılır. İlim ve marifet kısmeti artar. İmtihan da başarılı olur. İhlasla “Yâ Alim Celle Celalühü” diyen bir Müslüman bu isme devam etse maddi ve manevi ilim kapıları kendisi için açılır.

EL ALİYY
(Yüce makam Sahibi)

Bir kimse bir işte başarılı olmak için Allah’ın bu ismini devamlı okur ve kağıda yazıp üzerinde taşırsa Allah o kimseyi o işte başarılı kılar. Sınav ve hayırlı işe niyetlenen kişiler bu ismi çok okumalıdır.

EL FETTAH
(Zorluğu kolaylaştıran)

Sabah namazından sonra iki elini göğsüne koyarak 70 defa “YÂ FETTÂH Celle Celalühü ” DİYEN BİR MÜSLÜMAN BU İSME DEVAM ETSE, BÜTÜN ZOR KAPILAR AÇILIR. Gönlünde büyük fetihler meydana gelir.

EL-KAVİYY
(Pek Güçlü Pek kudretli.)

116 defa “Yâ Kaviyy Celle Celalühü ”” ism-i şerifini okuyanın çok zor işlerine de Allah’ın yardımı yetişir.
SİNA ÇÖLÜNÜ GEÇMEK GİBİ ÇOK ZOR DURUMDA KALANLAR…

Not: Akşemseddin Hazretleri’nin İstanbul’un Fethi sırasında bu ism-i şerifin okunmasını Fatih’e tavsiye ettiği ve Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır seferinde “Yâ Kaviyy” ism-i şerîfine çokca devam ettiği erbabının malumlarıdır.”


EL CELİL
(Celalet sahibi)
Kim bu ismi misk veya sürme kalemi ile yazarak o kağıdı üstünde taşırsa Allah ona zihin açıklığı ve isabetli karar verme nasip eder.



Dualarımıza “ALLAHÜMME” ile başlamak kabulüne işarettir.

“ “VALLÂHU GÂLİBÜN AL EMRİHΔ Yusuf suresindeki bu ayeti yetmiş bir defa okumak hayırlı bir işte başarılı olmaya vesiledir. Denenmiştir.”


Panik atak reçetesi
EL-HAFÎZ
(Esirgeyen, koruyan, muhafaza eden, yapılan işleri bütün ayrıntılarıyla tutan)
Günde 16 defa “Yâ Hafiz Celle Celalühü ” ism-i şerîfini okuyan kimse, sudan, ateşten, insanlardan, cinlerden, vahşi hayvanlardan, gelecek korku, panik ve zararların tümünden emin olur.

EL-MÛCİB
(Duaları kabul eden)
Dualarının kabul edilmesini isteyen kimse duasına “Yâ Mûcib celle celalühü ” diye başlarsa istekleri Allah katında makbul olur.

60 defa “El Mûcib Celle Celalühü ” ism-i şerifini okuyarak dua edenin duası kabul olunur.

Her Fırsatta “Hasbünallahü ve ni’me’l-Vekil, ni’mel-Mevlâ ve ni’me’n-Nasir” okuyanın her murâdı hâsıl olur.

NE ZAMAN, NEREDE,
NASIL DUA EDİLİR?

Duâ etmenin belli bir zamanı, belli bir yeri ve şekli yoktur. Ammâ bir ibadet olması sebebiyle bir takım âdâbı vardır. Âdabına uygun bir şekilde duâ etmek gerekir.

Duânın âdâbı sırayla şunlardır:

-Abdest alınır, Kıbleye dönülür.
-“Sübhâne Rabbi’yel Aliyy-il_A-‘lel- Vehhâb” denilir ve eller koltuk altları görünecek kadar kaldırılır.”Amin” denir.
-“Eûzü-Besmele” “Hamdele” ve “Salvele” okunur.

Sâlât ve selâm okunur.

“Sübhâne Rabbike Rabbi’l-izzeti ammâ yasifûn ve selâmün ale’l-mürselin ve’l-hamd-ü lillâhi Rabbi’l-Âlemin” okunur.
-“El-Fâtiha” denir ve ardından “Fâtiha sûresi” okunur.

Ayrıca, dua edilirken;
Ses yükseltilmez.
Tevâzü ve huşû içinde bulunulur.
Tam teslimiyet içinde bulunulur.

ESMÂÜ’L-HÜSNÂ

Bu konuda da, duâ’nın âdâbında anlattığımız husûslara uyulması gerekir. Ayrıca;
-Allâhü Teâlâ Hazretleri’nin rızâsı için 2 rekât namaz kılınır.
-Sessiz, sâkin ve harâm sayılan herhangi bir şeyin bulunmadığı bir yerde okumak maksâda daha uygundur.
-Okumaya başlamadan önce “Destûr Bismillâh” denir.
-Okunacak Esmâ, kaç kere okunacaksa; o kadar okunur. Ağır ağır okumaya gayret edilir.
-Esmâ’yı her okuyuşta, ardından Celle Celâlühû (Yüce ve Aziz) olsun denilir. Meselâ; “Yâ Allâh Celle Celalühü” diye zikredilir. Ve sonunda;
Hâcet ne ise o istenir.
-Beddua edilmez. Kendi için istemeyi hoş görmediğiniz her hangi bir şey için “Esmâ “ okunmaz.

Aşağıdaki linklerde Esma’ül Hüsna’nın Arapça okunuşlarını bulabilirsiniz.

http://dinibilgiler.ravda.net/include.php?path=esmaulhusna.php
http://esmaihusna.blogcu.com/

4444 adet Salavat-ı Tefriciye

4444 adet Salavat-ı Tefriciye Hakkında İslâm alimlerinin görüşleri
İmam Kurtubî hazretleri şöyle buyurmuş;
Bir kimse, çok önemli bir işinin veya önemli bir dileğinin gerçekleşmesini , ya da üzerinde devam edip duran büyük belânın üzerinden çekilip gitmesi (kalkması) için, “Salât-ı Tefriciye” yi (4444) defa okuyup, bu mübarek Salâtü selâm ile Yüce Peygamberimizi vesile edinse, hiç şüphe ve tereddüt yoktur ki, yüce Allah, o kulunun istek ve muradının olması için hayırlı bir kapı açar, hayırlı bir sebep yaratır. Ve ona muradını verir.
İbn_i Hacer-El Askalânî Hazretleri de “Salât-ı Tefriciye'nin yukarıdaki belirtilen sayıda okunması üzerinde durmuştur. “4444 sayısı sanki sebebin iksiridir.” demiştir.
İmam Kutibi Hazretleri Hakkında bilgi
http://ansiklopedi.bibilgi.com/KURTUB%C4%B0-(Muhammed-bin-Ahmed)
İbn_i Hacer-El Askalânî Hazretleri Hakkında bilg
ihttp://ansiklopedi.bibilgi.com/İBN-İ-HACER-İ-ASKALANİ

Kur'an okuma Adabı

Kur'an okurken riayet edilecek Batini ameller beyanındadır
Bunlar 10 tanedir
1- Kelamın aslını anlamak
2-Ta'zimde bulunmak.
3-Huzur'u kalb,
4-Tedbir
5-Tefehhüm
6-Anlamasına engel olacak mânileri atmak
7-Tahsis, yâni kendisine hitab edildiğini bilmek.
8-Teessür.
9-Terakki,
10-Teberri s.796
Huzûr-ı kalb ve hâtıraları terketmek
“Ey Yahya kitâbı kuvvet ile al.” (19 Meryem.13)
âyeti celilesinin tefsirinde “cehd ve gayret “ okuduğu vakit, gönlünden her şeyi atarak akıl ve fikrini ona vererek okumak demektir. s.798
Birisine “Kur'an okuduğun zaman hatırına başka şeyler gelir mi?” diye sorduklarında, “Benim için Kur'an'dan daha sevimli bir şey yok ki hatırıma gelsin”. Diye cevap vermiştir.
Selefden bazıları, aklı başka yerde iken bir âyet okusa, onu iade eder ve tekrar huzûr ile okurdu. Bu hâl, yukarıda anlattığımız tazimden doğar.

Mümin Nasıl Olmalı?

Prof. Dr. Ahmet Coşkun (Erciyes Ün. İlahiyat Fak.) Mü’min nasıl olmalı?Kendisine verilen bir vazife için, köy, kent demeyecek, her tepeyi, her engeli aşıp, nihayet önünde sonunda hedefine erişmeli.O, topyekün cemiyetin kurtuluşu ve mutluluğu için sahur vakitlerinde, eşref saatlerinde gönülden Allah’a yalvarmalı, yakarmalı, döktüğü gözyaşları ile günah kirlerimizi yıkayacak ve o yaşama sevincini, iman ve ibadet neşesini herkesle paylaşmalı. Bu yolda Allah için en ağır hizmetlere alışmalı. Devamlı olarak da gece düşünce, gündüz hayalinde manen Allah’ın Rasulü ile konuşmalı.Bütün arkadaşları ve meslekdaşları ile sarmaş dolaş olmalı, dostlarını ikazından kırılmayarak hatalarını, kusurlarını söyleyenlere darılmayarak dostunun acı tenkitlerinden alınmamalı, düşmanın yaldızlı laflarına inanmayıp, dostunu dost bilmeli ve fakat eski düşmanlara dost olmak için biraz dikkatlice düşünmelidir. Dostu, düşmanı tanıma hususunda son derece hassas ve uyanık olup düşmana gafil avlanmamalı. Hele dostunun yüz karası, düşmanın maskarası olmaktan, yılandan, akrepten sakınır gibi sakınıp, din kardeşlerinin dert ve davalarına sahip çıkarak ve nemelazımcılıktan hoşlanmamalı.Her taraftaki çaresizlerin imdadına koşup, kanayan bir yara gördü mü, canı yanarak, onu dindirmek için çıkışmalı, kakışmalı, yıkışmalı. O musibetlere uğramış herkesle dertleşip, bunların sıkıntılarını ve kederlerini gideremeli. Eğer, çevresinde açlar varsa bir ekmeğini bile onlarla bölüşmelidir.Çevresindeki anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak için görüşmesi gerekenlerle görüşmeli, onun müspet hareketleriyle neticede etrafı yatışmalı.Onun iman yiğitliği, heybeti ve takvasından şeytan ve şeytanın dünyadaki askerleriyle, bedava avukatlığını yapan bütün şer kuvvetleri kaçışmalı. İlmine, malına, mülküne, mevkiine mağrur olup da ona tepeden bakanlarla, o, boy ölçüşmeli. O, öyle planlar kurmalı ki, düşmanları birbiriyle itişip kakışırken, kendisi de bütün müslümanlarla beraber sırf bu hadiseye mahsus olmak üzere onların hallerine kahkaha ile gülüşmeli.Belki bazı kimseler ona ters düşer, onunla çatışır, fakat o, onlarla mutlaka hesaplaşmalı, ama gene de sonunda gerekli görürse onlarla uyuşmalı. O, Hak yolunda oldukça insanların kınamasından korkmamalı. Evet, hak bildiği yolda sebat etmekten caymayıp, “Sırat-ı Müstakim”den kaymamalı. Zulmü alkışlayamazken, caniyi, haini himaye etmeye kalkışmayacaktır. Hülasa, haktan, adaletten ayrılmamalı.Küçük meseleler, asılsız şeyler peşinde koşmamalı, böyle şeyler yüzünden dostları, ahbabları, meslektaşları ve din kardeşleri ile çarpışmamalı. O, hep büyük hayaller kurup, mal-i hülya (boş kuruntu)lara dalmamalı.İlmini, malını, canını Allah yolunda cömertçe harcayarak; fakat israfa sapmayıp, aynı zamanda yok yere canına kıymamalı, şahsiyetini, imani heybetini koruyup, zillete asla düşmemelidir.Devletten, servetten, sıhhatten, şehvetten, şöhretten şımarmayarak, ihlastan, samimiyetten sıyrılmamalı, düşman tarafından kayrılmaya yanaşmalı.Hakkı bırakıp, batıla tapmayıp, hidayetten sapmamalı, bir hakkın ortaya çıkması için şahitliğe erinmeyerek, çağrılmadığı yere yerinmeyerek, bir hakkı itiraf hususunda direnmemeli.Haramdan sakınırken kılı kırk yarıp, dinde laubaliliğe kapılmamalı.“Üzümünü ye, bağını sorma” diyenlerden olmayıp; nail olduğu her nimetin asıl sahibi olan Cenab-ı Mevla’yı düşünüp dururken ve O’na hamdetmeli, şükretmeli, kulluk yapmalıdır.Yüzünden tatlı bir tebessümü eksik olmamalı. Konuşmalarında latif olan latifelere yer vermeye çalışırken, fakat hiçbir zaman cıvık şakalarla şakalaşmamalı. Heybetini, değerini yüzündeki iman nurunu sönükleştirmemeli. Onun kendisi ve bütün müslümanların iyiliği için çalışmaktan elleri nasırlaşırken, cemiyetin faydası için kurulan müesseselere ne yapıp yardımına koşmalı. Dini ve milleti için çalışan herkesle elele, gönül gönüle birleşip, bütünleşmeli. Yurdunu yabancılara muhtaç bırakmamalı.Onun çalışmalarına, onun gayretlerine imansız ve gayesiz kimseler şaşmalı. O, ilimle takvayı eşit tutarak, feraset ve basiretini günden güne geliştirip, her kaybından, ihmalinden, her başarısızlığından bir ibret almalı. En sonunda doğru olanı tespit edip, bir daha yanılmamalı.Onun hizmeti iradesi bütün kainatı kucaklamalı. Onun merhamet ve şefkati bütün dünyayı kuşatmalı. O, Mevla’sının rızası uğrunda bütün sıkıntılara göğüs gerip, en sonunda başarmalı. O’nu öldürmeye gelenler, onda dirilip, ona düşman olduklarına pişman olmalı.O, dinimizin hükümlerinden bir edebi, bir müstehabı bile önemseyip ve benimseyip, bu yolla muradına ermeli.Bütün bunların neticesinde o, Cenab-ı Mevla’mızın rızasına ulaşacaktır, cennette Allah’ın sevgili Resulüne kavuşacak ve bunun da üstünde Allah’ın cemali ile buluşacak. O ölünce Duhan suresinde de işaret buyrulduğu gibi yerler, gökler onun ardından ağlaşacaktır.Cenab-ı Hakk cümlemizi işte bu vasıflara haiz mü’minlerden eylesin.Kaynak: Ilkadim dergisi, 03-2004

DUA

KÜÇÜK ÇOCUK VE DUA

Deniz kenarına oturmuş, gözlerinide ilerdeki bir noktaya dikmişti. Belki de bir saattir öylece duruyordu. Onun bu hâli, alışveriş için balıkçı sandallarının kıyıya dönmesini bekleyen bir ihtiyarın dikkatini çekti. Yaşlı adam, seke seke onun yanına gidip:
- Merhaba delikanlı!. dedi. Bu gün deniz çok harika değil mi?
Küçük çocuk, başını çevirmeden;
- Ama rüzgârlı, dedi. Topum denize düşünce sürükleyip götürdü.
Adam, çocuğun yanına oturup:
- Eğer biraz genç olsaydım, yüzüp onu alırdım!. dedi. Ama şimdi adım bile atamıyorum.
Küçük çocuk, ona cevap vermedi. Ve kıyıdan uzaklaşan topunu daha iyi görebilmek için, hemen yanındaki tümseğe çıktı.
Yaşlı adam, sakin bir ses tonuyla:
- Ümidini hiçbir zaman kaybetme!. dedi. Bence dua etsen çok iyi olur.
Çocuk, büyük bir sevinçle:
- Dua etsem topum geri gelir mi? diye sordu. Denize düştüğü yeri bilir mi?
- Allah isterse eğer, ona öğretir!. dedi ihtiyar. Topun geri gelmese de, duaların sevabı sana yeter.
Küçük çocuk, yaşlı adamın sözlerini biraz düşündükten sonra, her okuduğunda dedesinden bahşiş kopardığı duaları ard arda sıraladı. Daha sonra da, topun dönmesi için Allah'tan yardım istedi. Ama üzüntüsü azalmamıştı. O topa bir sürü para harcamış, bayram parasını bile ona katmıştı. Şimdi artık tek şansı, bazen olduğu gibi, rüzgârın âniden yön değiştirmesiydi. Ama deniz çok büyüktü, topu ise küçücük. Akşam üstü hava biraz daha sertleşti. Ve güneş batmak üzereyken sandallar döndü. Çocuk, eve gitmek istemiyordu. Bu yüzden de ihtiyarla birlikte oyalandı.
Yaşlı adam, hep aynı balıkçıdan alışveriş yapardı. Sonunda onu bulup:
- Avınız inşallah iyi geçmiştir!. dedi Eğer varsa, birkaç kilo alabilirim.
Sandaldaki adam, bir kova içindeki balıkları gösterip:
- Zaten ancak o kadarcık tutmuştum, dedi. Denizde "av" diye bir şey kalmadı.
- Dua etmeyi denediniz mi? diye atıldı çocuk. Ümidinizi sakın kaybetmeyin!.
Balıkçı için her şey tesadüftü. Bunun için de "rasgele" derlerdi. Ama şimdi bir şey hatırlamıştı. Yıllar yılı unuttuğu bir şeyi. Çocuğun yanaklarını okşarken:
- Dua ha!. diye mırıldandı. O zaman tutar mıyım?
- Tutamasanız bile, duaların sevabı size yeter, dedi çocuk. Bunu yeni öğrendim.
Balıkçı, böyle bir sözü ilk defa duyuyordu. Başını ağır ağır sallayarak:
- Ben de yeni öğrendim!. diye gülümsedi. Üstelik de küçük bir öğretmenden.
Çocuk, bu sözlerden çok hoşlanmıştı. Artık topun gitmesine üzülmüyordu. Yanındaki yaşlı adam ona bir göz kırparken, balıkçı tekrar sandala yöneldi ve ağların üzerindeki eski örtüyü açtı. Bir top vardı orada. Henüz ıslak olduğundan, ışıl ışıl parıldayan bir futbol topu. Balıkçı, onu çocuğa uzatıp:
- Öğretmenlerin hakkı hiç ödenmez!. dedi. Bunu biraz önce denizde buldum!. Küçük çocuk, rüyada olmalıydı. Hiç beklenmedik şeylerin yaşandığı bir rüya. Aceleyle sağa sola bakındı. Ama her şey gerçekti. Balıkçı da, sandal da, ihtiyar da... Topu ise, işte ellerindeydi. Ona sıkıca sarılıp:
- Bir daha benden izinsiz gezmek yok!. dedi. Ya dua etmeseydim ne olurdun o zaman?

SİZLERDE DUA ETMEYİ DENEDİNİZMİ SIKINTILI ANLARINIZDA?... BELKİ DUALARINIZ HEMEN GERÇEKLEŞMEYEBİLİR AMA O DUALARIN SEVABI YETER SİZLERE... YENİ ÖĞRENDİM BENDE.... DUA EN KIYMETLİ BİR HAZİNE BİZİM İÇİN.. BİTER DİYE KORKMAYIN İSTEDİĞİNİZ KADAR KULLANIN... ÖYLE BİR HAZİNE Kİ SINIRSIZ VE KARŞILIKSIZ VERİLMİŞ HEMDE...